Daha önce Tahran'da Hamas lideri İsmail Haniye'nin öldürülmesiyle gözler İran'a çevrildi. Ardından Hizbullah lideri Nasrallah'ın ölümü, dikkatleri tamamen İran'ın vereceği cevaba yönlendirdi. Nasrallah’ın ölümünden kısa bir süre sonra, 500'e yakın roket fırlatarak Demir Kubbeyi 81 roket ile aşan İran, hedeflerin vurulduğunu duyurdu. İsrail başlangıçta bu iddialara itiraz etse de daha sonra iki hava üssünü vurulduğunu bildirdi ve karşılık verme hakkını kullanacağını belirtti.
Görünüşe göre İran, Amerika'nın karakol ülkeleriyle savaşmaya devam edecek. İran'ın Yemen, Irak, Suriye ve Lübnan'da bulunan Şii gruplar ile İsrail arasındaki çatışma ortamını genişletme çabası sürüyor. Peki, İran doğrudan ne zaman müdahale edecek? Bunun büyük ihtimalle Amerika'nın doğrudan Ortadoğu'daki İran eksenindeki ülkelere müdahale etmesi sonucunda gerçekleşeceği düşünülüyor.
İsrail'in bu saldırgan tutumu, İslam dünyasında pek de karşıt bir cephe oluşturamıyor. Yapılan yürüyüşler, kınamalar ve boykotlar kısmi bir etki yaratmış olsa da, İsrail'i durdurmaya yetmiyor. Amerika'da yapılacak seçimlerde, ekonomik durum ve adayların seçim programları, İsrail'in bağımsızlığını koruma vaadi üzerine şekilleniyor. Ancak Ortadoğu'daki İslam ülkeleri, Kudüs'ü bu kadar hassas bir noktada tutamıyor. Amerika'nın İsrail'i sahiplenmesi, yüzyıllardır bu coğrafyada ırkçılık ve kabilecilik yüzünden İslam devletlerinin bir araya gelmesini engelliyor.
Avrupa ülkeleri arasında bir ayrışma olmaksızın işbirliği sağlanabilirken, İslam ülkeleri Arap, Türk, Kürt gibi etnik kökenlere göre ayrışıyor ve bu durum onları kolay hedef haline getiriyor. Bu da İsrail başta olmak üzere birçok devletin Orta Doğu'da hızlı bir şekilde büyümesine ve saldırgan tavırlarla hareket etmesine neden oluyor. İlk kıblemiz olan Kudüs ve oradaki Arap Müslümanlar zulüm altındayken, her gün binlerce çocuk ölürken fiili bir hareket yapılamıyor. Sorulduğunda, "Filistin Arapların meselesi değildir" deniliyor. Hayır, Filistin, Gazze ve Kudüs coğrafi bir mesele değil; imani bir meseledir. Onlar saldırırken Arap, Kürt, Türk demeden, Şii veya Sünni ayrımı yapmadan bombalamaya ve öldürmeye devam ediyorlar. Humeyni, cuma günü hutbede bu savaşta artık Şii-Sünni kanı karıştığını belirtti. Hamas lideri İsmail Haniye'nin Sünni, Hizbullah lideri Nasrallah'ın ise Şii olduğunu vurgulayarak, Yahudilerin mezhebe bakılmaksızın katliamlara devam ettiğini söyledi. Bu canavara karşı tüm İslam aleminin tek yumruk olmadığı sürece, bu belanın tüm Ortadoğu’daki İslam ülkelerine sıçrayacağını duyurdu.
Humeyni bu konuda gerçekten doğru bir noktaya parmak bastı. Filistinli Sünni ve Lübnanlı Şii gruplara karşı orantısız bir saldırganlık devam ediyor. İslam alemi, Yahudi tehdidine karşı ortak hareket etmediği sürece, bugün Filistin ve Lübnan, belki yarın İran'da can kayıpları yaşanacaktır. Ancak buradan istediklerini aldıktan sonra asıl hedefi olan ve kendisine karşı büyük bir güç olarak gördüğü Türkiye'yi de sarmış olacak. Bu ateş, belki de bizden de can kayıpları alacaktır.