Son zamanlarda iftihar ettiğimiz genç nüfusumuz var; ancak işsizlik, eğitim hakkı olmasına rağmen maddi yetersizlik nedeniyle okula ve üniversiteye gidememe gibi sorunlar da baş göstermeye başladı. Övündüğümüz genç nüfus, işsizlik sorunumuz ve dışarıya bağımlı bir şehir olma gerçeğimizle bir araya geldiğinde, durum pek iç açıcı görünmüyor. Ayrıca birçok yatırımda dışlanma durumu da söz konusu. Urfa'da sosyal aktivite alanı yok, ama tüm tartışmalarımız kimin hangi siyasi görüşte olduğu üzerine yoğunlaşıyor. Bu gerçekten üzücü.
Gençlerimiz, daha iyi yaşam şartları ve standartları için Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinde otel, lokanta veya restoranlarda çalışmak zorunda kalıyor. Peki, Urfa'da neler oluyor? Fabrikalar kapanıyor, restoranlar kapatılıyor, yatırım gelmiyor. Yanımızda Antep ve Diyarbakır gibi şehirler varken, organize sanayi bölgemizin sayısını artırmayı başaramıyoruz. Son 20 yılda, kişisel siyasi düşüncelerimiz bizi ilerletmek yerine daha da geriye götürdü.
Ekonomik sorunlar, yaşam standartları ve yeşil alan eksikliği gibi konular gündemde değilmiş gibi görünüyor. Sanki tek derdimiz, kimin hangi siyasi partide olduğuymuş gibi tartışmalara dalıyoruz. Seçim geride kaldı, kazanan kazandı; ancak biz hâlâ sorunları örtbas etmek için yapay gündemler yaratmaya devam ediyoruz. Proje yok, "seçildim, para olursa yaparım" söylemleri mevcut. Büyükşehirimizin son zamanlarda sıkça kullandığı bir cümle var: "Bütün belediyeler borç batağında." Ama biz hâlâ kimin nereye yerleştirileceğini düşünmekteyiz. Yol yapmaya başlayamadıklarını söyleyenler, şimdi yol genişletiyor. En ufak bir yağmurda şehir felç oluyor; ancak biz asfalt dökmeye devam ediyoruz. İcraatlar yerine, kimin nereye geçeceği tartışılıyor.
Gençlerimiz, dışarıda hangi zorbalıklara maruz kaldığını bilmediğimiz bir ortamda yaşıyor. Madde bağımlılığı ve alkol bağımlılığı ciddi bir sorun haline geldi; ancak biz hâlâ siyasi partiler üzerindeki tartışmalara odaklanıyoruz.
Şanlıurfa, madde bağımlılığı ve alkol kullanımı açısından son zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. İşsizlik ve ekonomik sıkıntılar artarken, tarımın bitmesi sorun değilmiş gibi, kerameti kimin elinde bulmaya çalışıyoruz. Oysa asıl keramet, gençlerimizin dışa bağımlılığını engellemektir. Kendi kendine yetebilen bir şehir olabilmek, dışa bağımlılığı azaltmak en önemli meselemiz olmalı. Kira ve ev fiyatları, lüks konutların geçtiği bir şehir olmanın ötesine geçip, düşük maliyetli, uygun fiyatlı konutların satılmasıyla çözülebilir. Keramet, şahıslar veya siyasi partilerde değil; asıl keramet, halkın iradesidir.