Kıymetli Okurlarımız,
Ortadoğu kaynarken, Türkiye bir yandan barışa, öte yandan kalkınmaya dair iddialı projelerle sahnede. Ancak bu sahne, yalnızca ekonomiyle değil, derin bir diplomasi, dikkatli bir güvenlik politikası ve güçlü bir vicdani duruşla yönetilmeyi bekliyor.
Son yıllarda Türkiye'nin ekonomik vizyonu, bölgesel kalkınma ekseninde yeni rotalar çiziyor. Bu vizyonun belki de en önemli adımlarından biri, Irak üzerinden Basra Körfezi’ne ulaşacak olan Kalkınma Yolu Projesi. Kağıt üzerinde devasa bir lojistik başarı vadeden bu proje, yalnızca ekonomik değil; jeopolitik ve diplomatik anlamda da Türkiye’nin bölgedeki rolünü yeniden tanımlayabilecek potansiyele sahip.
Ancak bu coğrafyada hiçbir güzergâh yalnızca asfaltla örülmez. Her taşın altında bir tarih, her dönemeçte bir çatışma ve her yolun sonunda bir denge arayışı vardır.
Ekonomik Hedefler, Diplomatik Gerçekler
Kalkınma Yolu, Türkiye’nin güneydoğusundan başlayıp Irak toprakları üzerinden Basra Körfezi’ne uzanacak bir koridor. Bu koridor, enerji ve lojistikte büyük bir entegrasyon vaad ediyor. Ancak güzergahtaki sosyo-politik fay hatları, projenin sadece ekonomik pencereden okunamayacağını açıkça gösteriyor.
Kuzey Irak’taki Kürt Bölgesel Yönetimi (KBY) ile ilişkiler, Ankara’nın bölgedeki diplomatik reflekslerini sürekli zinde tutmak zorunda. Erbil-Bağdat hattında yaşanan siyasi dalgalanmalar, Türkiye'nin sadece proje mimarı değil, aynı zamanda kriz yöneticisi olmasını da zorunlu kılıyor.
İsrail’in Gölgesinde Güvenlik Soruları
Ortadoğu’nun kadim sorunlarından biri olan güvenlik, bu projenin de en kırılgan noktası. İsrail’in özellikle Suriye’nin güneyinde, Dürzî nüfusun yaşadığı bölgelerdeki stratejik planları, bu hattın geleceğini doğrudan etkileyebilir.
İsrail’in Doğu Akdeniz’e uzanmak isteyen nüfuzu, Lübnan ve Suriye gibi ülkelerdeki parçalı yapılarla birleşince, Türkiye'nin inşa etmeye çalıştığı kalkınma ekseninin ne kadar güvende olacağı sorusu zihinleri kurcalıyor. Kalkınma Yolu, sadece bir ticaret projesi değil; aynı zamanda bir güvenlik testi hâline geliyor.
Gazze: Kalkınma ile Vicdan Arasında Bir Hatırlatma
Ve Gazze… Bütün hesapların dışında, ama bütün vicdanların tam ortasında. İsrail’in ablukası altındaki Gazze’ye yönelik saldırılar sürerken, kalkınmanın insani boyutu bir kez daha sorgulanıyor. Son olarak Libya’dan yola çıkan yardım konvoyunun Akdeniz açıklarında İsrail tarafından durdurulması, bölgenin sadece ticari değil, insani olarak da ne denli kuşatma altında olduğunu bir kez daha gösterdi.
Kalkınma Yolu Projesi gibi dev vizyonlar, Gazze gibi vicdan sınavlarının gölgesinde şekilleniyor. Eğer Türkiye bu yolculukta yalnızca ekonomik kazançları değil, insanı, barışı ve adaleti önceleyebilirse; ortaya çıkacak tablo sadece bir altyapı başarısı değil, bir medeniyet vizyonu olacaktır.
Sonuç Yerine: Bir Yol, Bir Sorumluluk
Türkiye’nin Kalkınma Yolu Projesi, bölgesel istikrarın, ekonomik entegrasyonun ve diplomatik ağırlığın önemli bir aracı olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki bu proje, inşa makineleriyle değil; çok yönlü, uzun soluklu, insani duyarlılığı yüksek bir stratejiyle başarıya ulaşabilir.
Ortadoğu’da her kalkınma hamlesi, vicdanla sınanır. Ve bu sınavda kazanmak, beton dökmek kadar yürek koymayı da gerektirir.
Kalın Sağlıcakla..
Sevgili dostum kalemine yüreğine sağlık başarılar diliyorum