"Ünvanlar kişiye takılan arazlardır, aslolan cevherdir." demişti İbrahim KALIN beyefendi. Aslında herkesin üzerine düşünmesi gereken bir gerçeği yüzümüze vuruyor. Herkes kendince saygı görmek, değer görmek ister. Bu arzunun temelinde, varoluşumuzun anlamlı kılınması yatar. Ancak bu amaca ulaşma yöntemleri, ne yazık ki, çoğu zaman yüzeysel ve yanıltıcı olabiliyor.
Kimileri ünvanları bir araç olarak görürken, kimileri ise onları birer saygınlık vesilesi olarak görüyor. Oysa asıl olan, ünvanların ardındaki kişiliktir. Kendini tanımadan, içsel bir değer ortaya koymadan sadece ünvanlara sığınmak, zamanla hayal kırıklığına, öfkeye ve hatta isyana yol açabilir. "Ahmet" veya "Mehmet" olarak bir değer ortaya koyamadıktan sonra, ünvanlardan bunu beklemek acizlik olacaktır.
Bir öğretmen, doktor, mühendis veya sanatçı, sadece ünvanına dayanarak saygı bekliyorsa, bu onun kişisel olarak bir değer üretemediğinin işaretidir. Maddi zenginlik, lüks araçlar veya gösterişli evler de aynı şekilde yüzeysel argümanlardır. Aynı iş ortamında, aynı statüde çalışan insanlar arasındaki saygınlık farkı, bu gerçeği açıkça ortaya koyar. Meslekleri ya da ünvanları kullanarak saygınlıktan şikayet edenleri aynı dönemde olup böyle bir soruna muhatap olmayanların varlığı düşündürmeli...
Saygınlık beklentisi içinde olan herkesin öncelikle aynaya bakması ve kendini değerlendirmesi gerekir. Kişinin yaşantısı ve imajı saygınlık sağlamıyorsa, ünvanlardan şikayet etmek anlamsızdır. Hangi meslek olursa olsun, onun kutsallığı onu icra edenlerin imajıyla doğru orantılıdır. Meslekler, bireylerin saygınlığını garanti etmez. Bu beklenti, özellikle içsel değeri eksik hissedenlerde daha yoğun görülür.
Tarih, bu gerçeğin sayısız örneğiyle doludur. Gazali, Farabi, Biruni, Sokrates, Aristo, İbn-i Sina gibi isimler, maddi zenginlikleri veya ünvanlarıyla değil, benlikleriyle ve ortaya koydukları değerlerle ismini tarihe kazımışlardır. Onlar da böyle yüzeysel basit argümanlara önem verecek bir seviyede olsalardı bugün belki isimlerini dahi bilmezdik.
Unutmayalım ki, saygınlık içsel bir yolculuktur. Ünvanlar, statüler veya maddi zenginlikler yerine, kişiliğimizle, ürettiklerimizle ve topluma kattıklarımızla değer kazanabiliriz.
Aynaya baktığımızda gördüğümüz kişi, ünvanlarımızdan çok daha fazlasıdır.
Vesselam...