Bugünlerde dünyanın neresine gözümüzü çevirsek acı, huzursuzluk, zulüm dolu. Güçlü olanın her istediğin olduğu bir dönemden geçiyoruz. Zulüm tüm dünyanın gözü önünde devam ediyor.
Yaşanan bu zulmün, acıların temelinde vicdanı, merhameti, inancı ile asırlarca dünyaya huzur götürmüş bir medeniyetin artık olmayışı bulunuyor.
Şu an adına Ortadoğu denilen, sınırları çizilen, yontula yontula parçacıklara ayrılan milletlerin yaşadığı acılara tüm dünya şahit...
Bizler aynı yollarda yürümüş, aynı dertlerden muzdarip, aynı hüzünleri, acıları yaşamış, adeta bir bedenin uzuvları gibiyiz. Kabul etsek de etmesek de bize bu çizgileri çizmişler; bizi her daim onlarla aynı görecekler. Süregelen mazi, çizilen ati ile hiçbir zaman ayrılmayacak. İşte bu noktada bana ne diyecek son millet biziz. Tarihin bizlere yüklediği sorumluluk bunu zorunlu kılıyor.
Bizler tek sınırı coğrafi olarak belirlenemeyen bir memleketin evladıyız.
Gönül coğrafyamız olan her karış toprak bizden umutlu. Çünkü bunu bizden başka yapacak kimse yok. Suriye'den Filistin'e, Yemen'den Arakan'a, Libya'dan Somali'ye, Hilal'in gölgesinde nefes almış herkesin umudu bizde saklı. 15 Temmuz gecesi bu milletlerin ortaya koydukları duruş, irade ve ettikleri dualar bunun en büyük işaretiydi.
Tarihin yüklediği bu sorumluluğun muhatabı olan bizlerin en büyük düşmanı özgüvensizlik. Asırlardır bizi, geçmişimizi, ceddimizi kötülemek, küçümsemek için en az düşmanlarımız kadar içimizdeki satılmışlar bile bizden daha çok çalıştı. Dünyanın hiçbir yerinde kendi atalarına bu kadar küfreden başka bir millet göremezsiniz. Bu özgüveni bitirmek için ellerinden geleni yaptılar ve başarılı da oldular. Fakat gelinen noktada bu milletin öz evlatları, hayırlı evlatları bir şeyleri başarmaya başlayınca öfkelerinden deliye döndüler. Bu ülkenin beynelmilel bir arenada, uluslararası diplomaside dünyanın gördüğü fakat kör gözlerin göremediği başarılardan çok daha önemli bir gerçek var: Bu medeniyetin evlatları başarıya olan inancını, özgüvenini yeniden kazandı.
Bugün ülkede insansız hava aracı yapanların, dünya savaş metodunu yeniden yazan insanların bizlere en büyük katkısı da bu oldu. Şu saatten sonra üretilen tüm teknolojilerin her biri yok edilse de artık önü alınamaz bir çığ başladı.
Tarihi bizi çağırıyor, kader bizi bekliyor...
Bugün içimizdeki zihni kiralık olanların imrenerek ağzı açık baktığı emperyalist devletlerin zenginliklerinin asıl kaynağının bizden döktükleri kanda saklı olduğunu haykırmak zamanı... Bugün, başlarını emperyalistlere okşatıp "batı" diye ağzı açık bağırmaktan başka bir halt bilmeyen ayak takımlarını bir kenara atma zamanı...
Bu milleti bir arada tutan ana temellerin yıkıldığı günden beri küçüldükçe küçüldük. Bugünlerde "Suriyeli" veya "Arap" diyen zihniyet geçmişte "Kürt" dedi, "sağ", "sol" dedi, "Alevi" dedi ve hep parçalayıp dağıttı. Bugün ülkede yukarıda ismi geçenlerin tek biri dahi kalmasa da bu zihniyet kendine düşman görecek birilerini mutlaka bulacaktır.
Irkçılığın bir hastalık olmasının yanında bu millete en büyük ihanet olduğu gerçeğiyle yüzleşmedikçe hiçbir zaman dünyaya yön vermeyeceğiz. İşte tam bu noktada ırkçılık yapan herkesin bilmesi gereken bir gerçek var ki, kainattaki ilk ırkçı İblis'tir, şeytandır...