Bedih Yoluk, 1929 yılında Şanlıurfa’da doğdu. Babası Culhacı Halil, dokumacılık yapıyordu. Ailenin tek erkek çocuğu olan Bedih, daha 14 yaşındayken babasının isteğiyle evlendi. Mesleği kazancılık olan Bedih, bu nedenle zamanla “Kazancı Bedih” olarak anıldı; ancak asıl kimliği sesiyle ve gönlüyle yoğrulmuş bir gazelhandı.
Çocuk yaşlarda geleneksel müzikle tanışan Bedih, sıra gecelerinde cümbüş, ud ve tambur çalmayı öğrendi. Şanlıurfa’nın sokaklarında, avlularında ve gece meclislerinde sesiyle yankılanarak yüzlerce mevlüde katıldı, binlerce gazel okudu. Eserlerinin sayısı iki bini aşarken, ticari amaçla hiçbir plak yapmadı; çünkü onun müziği tamamen gelenekten besleniyordu.
Fuzuli, Nabi, Nezihi gibi divan şairlerinin gazellerini Urfa makam geleneğiyle yorumlayan Bedih, her okunuşunda eserlerine yeni bir ruh kattı. Bu yüzden onu taklit etmek mümkün olmadı ve yörede “pir” olarak anıldı.
1986 yılında belediyedeki görevinden emekli olduktan sonra, Eski Hal Pazarı’nda küçük bir dükkân açarak demlik ve cezve tamiri yaptı. Ancak gönlü hep gazeldeydi. Şöhret peşinde koşmayan Bedih, gazeli bir iç döküş ve ibadet olarak görüyordu.
1993 yılında İbo Show’a konuk olduğunda Fuzuli’den “Öyle sermestem ki idrak etmezem dünya nedir” gazelini okuyarak Türkiye’nin dikkatini çekti. 1996 yılında ise “Eşkıya” filmindeki sıra gecesi sahnesiyle yeniden gündeme geldi. Ancak bu şöhreti istemedi; gazelin gösteriye dönüşmesinden ve bu sürecin yozlaşmasından rahatsızdı.
Radyo ve televizyona nadiren çıkan Kazancı Bedih’in sesi, kasnak teyplerle mahalle mahalle, şehir şehir yayıldı. Ücretsiz kayıtlar yaptı ve “Para için değil, gelenek için” diyerek müziğini yaşattı. Bu anlayışı oğluna da miras bıraktı; Naci Yoluk bugün hâlâ babasının yolunda devam ediyor.
Kazancı Bedih, sadece bir müzik ustası değil, Şanlıurfa makam geleneğinin son büyük temsilcisiydi. Gazeli, uzun havayı ve mayayı kendi yorumuyla, kendi yüreğiyle okudu. Hafız Ahmet’ten Hafız Culha’ya birçok ustayı dinledi, fakat tarzını hiçbirine benzetmedi.
20 Ocak 2004’te, eşiyle birlikte evlerinde sızan katalitik gazdan zehirlenerek vefat etti. Şanlıurfa, büyük bir ustasını ve eşsiz sesini kaybetti. Ancak Bedih’in sesi, mahalli bantlarda ve gazel sevenlerin kalbinde yaşamaya devam ediyor.
O, bir ustaydı. Bir halk irfanıydı. Ve bir pirdi.