Bozlağın Sessiz Çığlığı! Muharrem Ertaş Kimdir?
Bozlak ustası Muharrem Ertaş, 1913’te Kırşehir’de doğdu. Sesiyle Anadolu’nun acılarını dile getirdi. Âşık geleneğinin öncülerindendi. Oğlu Neşet Ertaş’la bir ekol yarattı. 1984’te vefat etti, ardında unutulmaz türküler bıraktı.
1913 yılında Kırşehir’in Yağmurlu Büyükoba köyünde dünyaya gelen Muharrem Ertaş, Orta Anadolu halk müziğinin simge ismi, bozlak geleneğinin doruk noktasıdır. Babası zurnacı Kara Ahmet, annesi Ayşe Hanım’dı. Ailesi, Aksaray Ala Kilise’den göç etmiş olup, kökeni Horasan’dan gelen Deveci Kabilesi’ne dayanır.
İlk müzik eğitimini dayıları Bulduk Usta ve Yusuf Usta’dan aldı. Sadece saz çalmayı değil, Âşık Sait gibi yöresel ustalardan gelen deyiş, koşma ve bozlak geleneğini de ustalıkla öğrendi. Henüz çocuk yaşta köy köy gezip düğünlerde çalarak gezgin âşık geleneğinin canlı temsilcisi oldu.
Eşi Hatice Hanım’ın vefatından sonra Kırşehir’den ayrılarak Çiçekdağı, Yerköy, Keskin ve Kırtıllar gibi bölgelerde sanatını sürdürdü. Bu dönemlerde “usta âşık” olarak tanındı. Repertuvarında Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Dadaloğlu, Şeyh Galip gibi büyük ozanların eserleri yer aldı. Bozlakların yanı sıra halaylar, deyişler ve dinî-tasavvufi türküler de seslendirdi.
İkinci eşi Döne Hanım’dan beş, üçüncü eşi Arzu Hanım’dan dört çocuğu dünyaya geldi. Bu evliliklerden biri, Türk halk müziğine yeni bir efsane kazandırdı: Neşet Ertaş. Neşet, babasının izinden giderek “Muharrem Usta”nın geleneğini modern çağlara taşıdı.
Muharrem Ertaş’ın sesi, sadece bir çalgının sesi değil, Anadolu’nun yüreğinden yükselen bir ağıt gibiydi. Kendine özgü gırtlak nağmeleri, triller, titretme ve çarpma teknikleriyle halk müziğinde eşsiz bir tarz yarattı. Yiğitçe söyleyişi ve acıyla yoğrulmuş sesiyle her eserinde Anadolu’nun taşına, toprağına, sevincine ve kederine tercüman oldu.
3 Aralık 1984’te hayatını kaybeden büyük ozanın mezar taşında şu dizeler yer alır:
“İşte geldim, işte gittim. Güz çiçeği gibi bittim.
Yalan dünyada ne iş tuttum. Ömrüceğim geçti, gitti.”
Yaşamı boyunca birçok plak ve albüme imza atan Muharrem Ertaş’ın eserleri halkın belleğinde taptaze durur. “İşte Geldim İşte Gittim”, “Kırat Bozlağı”, “Neyleyim Yalan Dünya”, “Seher Vakti Bülbül Öter Ekseri” gibi türküleri, Anadolu’nun yanık dilini notalara döker.
Bugün, Kırşehir’de bir caddeye adı verilmiş ve kendisini simgeleyen eşeği, sazı ve küçük yaştaki Neşet’iyle birlikte betimlenen bir heykel parkta sergilenmektedir.
Muharrem Ertaş, sadece bir halk ozanı değil; bir kültür mirası, bir geleneğin taşıyıcısı ve Anadolu’nun yüreğinde asırlık bir sestir.
Yaşadı, söyledi, öğretti...
Ve ardında yalnızca türküler değil, bir bozlak efsanesi bıraktı.